İnsanoğlu iyi hissetmeye hiç bu kadar aç, bu kadar muhtaç olmamıştı belki de… Yeryüzündeki herkes aynı duygunun peşinde… Yaşamın hızı başımızı döndürüyor… Maddiyatın sivri dişli çarkları acımasızca tenimize batıyor… Gözlerimiz o kadar tatsız olaylara şahit oluyor, kulaklarımız o kadar inanılmaz gerçekleri duyuyor ki; kalbimize de daralmak düşüyor… O minicik organ sıkışıyor, nefes almak istiyoruz… Belki; biraz gevşemek, azıcık şımarmak, bolca heyecanlanmak, sevildiğimizi, değer verildiğimizi hissetmek… Ardından da içten bir şekilde gülümsemek… Kısaca, iyi hissetmek istiyoruz. Çok da bir şey değil hani 🙂

Ben de “iyi”nin peşinde koşan, onu buldum mu aynı hisleri eşim-dostum da paylaşsın diye tavsiye etmeden duramayan biri olduğumdan Hillsider Magazine’de 3 ayda bir yayımlanan yazılarım dışında bu platformda da kayıt altına almak istedim. Aslında biraz itildim bu duruma. Sen yaz, biz de haberdar olalım dedi o eş-dost defaatle 🙂 Peki madem dedik, kalkıştık bir işe… 🙂 Yeme-içme, tasarım, moda, mimari, başarılı isimler, yeni keşifler, sanat, eğlence hayatı, kritikler (!), öneriler/uyarılar(!)… Hayatın içinden karşımıza ne çıkarsa, iyi hissetmek ve iyi hissettirmek için bu blogda toplanacak.

Malum bir yandan iş-güç devam ediyor… İmkan buldukça, gezdikçe, gördükçe, deneyimledikçe, yaşadıkça; sevdiklerimi, bana iyi hissettirenleri, haberdar olmanızda fayda gördüklerimi, tanımanız gerektiğine inandığım özel kişilikleri, tavsiyelerimi buradan sizlere aktaracağım.

Bizler iyi şeyleri hak ediyoruz. Bu nedenle hoş bulmadıklarıma da, bir iletişimci ve ağırlama sanatına epey aşina biri olarak, yapıcı kritiklerle burada yer vereceğim.

Arada siz de göz atarsınız artık. Sonra demedi demeyin 🙆🎈🍃