Kabataş ile ilişkim; ada vapurları ve Kapalıçarşı taraflarına yolculuklarım sırasında hayat kurtaran metro ile sınırlıdır. Bunlar dışında bu eski semtimizle pek samimiyetim olmamıştır hiç. Olmamıştı. Taa ki; bu yaz dost sohbetiyle dolu bir vesile ile Kabataş Setüstü’ne gidene kadar. Setup diye bir cafe-barda toplanacaktık. Evet; gezmeyi, keşfetmeyi seviyorum ama Kabataş ? Setüstü? Yok… Keşif listeme düşmemişti hiç. Dolayısıyla içimden şaşkınca bir “hadi bakalım” dedim giderken. Ve gidince kızdım kendime! İstanbul her daim sürprizlere gebe. Çift yönlü, yoğun ve gürültülü Dolmabahçe trafiği mi dediniz… I-ıhh… Artık tarih olacak Kabataş iskelesinden fışkıran insan kalabalığı mı dediniz… I-ıhh… Sokak satıcıları ya da artık İstanbul’un bahtsız bir fotoğrafı haline gelen göçmen dilencileri mi… I-ıhh… Hepsi aşağıda kalıyor… Setin altında… Kabataş Setüstü’nde ise; dinginlik var, huzur var, boğazın renkli takaları var, müthiş bir günbatımı var. Memleket, sağlık, iş-güç, sevgili, gelecek… Endişen, tasan, sıkıntın ne olursa olsun bir “ohh” dedirtiyor insana burası…
Setup; Ümit ve Gökhan çiftinin kimlikleri ile renk kattıkları birkaç projeden biri. Yaklaşık 8 yıldır Kabataş Setüstü’nde oturan çift, bir gün apartmanlarının zemin katının boşalması ve Ümit’in Ataşehir’de bulunan peyzaj tasarım ofisini buraya taşımaşı ile bölgenin esnafına dahil olmuş. Ümit’in, “hayatı basitleştirmek” hedefi doğrultusunda hobi amaçlı cafe konseptini, peyzaj tasarım ofisiyle birleştirerek hayata geçirmişler. Hem masalardaki beyaz fayanslar ile mutfak duygusunu yansıtan, hem yeşillikleri ile doğaya selam çakan, hem açık barı ile günbatımına karşı içme arzusu uyandıran, hem de duvarlardaki mimar-fotoğrafçı Can Dağarslanı eserleri ile sanata dokunan mekan tasarlanırken, teknik destek Mimar Barış Başat’dan alınmış. Setup; samimi dekorasyonu, ‘mahallenin kafesi (barı)’ duygusu ve sanatla da el ele olması ile bir bakıma Ümit’i de yansıtıyor. Onun çocuğu sayılır ne de olsa.
Kendinizi gizli bir vahada gibi ve kesinlikle çok iyi hissedeceğiniz mekanın menüsü de pek lezzetli. Öğlenleri ve iş çıkışlarında, etrafta bulunan şirketler nedeniyle, ofis çalışanları mekana epey rağbet gösteriyor. Ev yapımı köfte en sevilenlerden. Ama siz asıl, Çarşamba ve Cuma günleri 18:30’dan itibaren düzenlenen “happy hour”lara denk gelmeye bakın. Hem Cengiz Cebeci’nin “happy” parçaları eşliğinde boğaza karşı kokteyllerinizi yudumlayın, hem de ikram olarak sunulan binbir çeşit mezeden tadın… Huzur ve muhabbet için bire bir burası… #demedidemeyin
Hillsider Magazine 84 / Sonbahar Sayısı – 2016 / İyi Hissettirenler